Hayatımızın amacı nedir?
Bir toplumda yaşamak için en
büyük gereç tabi ki paradır. Beslenme, barınma ve giyinme gibi temel
ihtiyaçlarımızı ancak parayla karşılayabiliriz. Bunun yanında insani olarak
eğlenmeye, sosyalleşmeye, gezmeye ve diğer zaruri isteklerimizi karşılama ya
giden tek yol paradır. O halde ilk amacımız para kazanmaktır. Öyle mi? Para kazanan
herkes çok mu mutlu? İstediği her şeyi parayla alanlar ve ya alacağını
zannedenler de mi çok mu mutlu? Hayatımız o kadar değerlidir ki insan yapımı
kağıt ve demir paralara kattığımız anlam bunun yanında çok da değersiz kalmıyor mu?
Somut bir şeyle soyutluğa ulaşamazsınız; parayla amacı edinemezsiniz.
Aslında para değildir buradaki asıl
amaç. Mutluluktur. Fakat ancak parayla mutlu olunabileceği sanısı var ki
bunu da toplumdan bir bireye çok görmemek lazım. Herkesin öyle gördüğü ve
düşündüğü bir toplumda paranın amaç olması çok da hor görülecek bir şey değildir elbette. Parayla mutluluk satın alabilirler ama mutluluğu parayla satın alamazlar. Maddiyatı
amaç edinenler hayatın mutlaka bir yerinde takılıp düştükleri zaman çok zorluk
çekerler. Başka bir yerlerde ararlar maddiyatı ve sıkıntılıdır bu süreç. Oysa mutluluğu
hedef alıp maddiyatı bu yolda kazanmaya çalışırsak en zor anlarımızda bile
mutlu olmamız işten bile değildir. Maddiyatın bir toplum içinde önemli bir
yerde olduğunu kabul edilmeli fakat bunun amaç olmasını kesinlikle yadırganılmalıdır.
Bunun dışında bu dünyadaki asıl
amacı öldükten sonraki hayat için çalışmak olduğuna inanıp bu yolda baş
gösterenler var elbette. Bu şekilde mutlu olduklarında onlara söylenecek hiçbir
söz yoktur. Fakat öldükten sonraki bir yaşam için bu dünyayı hiçe saymaları ne
onların dininde yer alır ne de bu dünyaya uygun bir davranıştır. Herkesin ölümden
sonraki yaşam için bir ibadethaneye kapanıp ömürlerini sadece ibadet ederek
geçirdiğini varsayarsak insan ırkının ihtiyaçlarını karşılayacak yoktan bir
kuvvete ihtiyaç vardır ki görüldüğü üzere bu imkansız. Beslenme, barınma, üreme
ve birçok ihtiyacımızı karşılayacak birileri olmayacağı için de insan ırkının
sonu bu şekilde gelir. Yani bu dünyaya
kendimizi tamamen ibadet etmeye vermek için de gelmediğimiz sonucunu kolayca çıkarabiliriz. Mutlaka hayatın içinde
bir rolümüz olmalıdır.
Şimdi de herkesin kendi istekleri
doğrultusunda bir hayat sürdüğünü düşünelim. Herkes geziyor, istediğini
istediğinden alıyor, istediği yerde kalıyor. Peki düzen olmadan ihtiyaçlarımızı
nasıl karşılayacağız? Bizi eğiten öğretmenler, iyileştiren doktorlar, koruyan
güvenlikler, hakkımızı savunan yasalar ve birçok mesleğin yapılmadığı bir yerde
yaşamak kulağa çok mantıklı gelmiyor gibi. Bir "toplum" şeklinde yaşamadan düzensizce yapılan işler insan ırkının ömür süresini çok kısaltacağı gibi bu süreyi de başta çok güzel gibi görünüyor olsa da aslında hiç mutlu olamayacağımız bir düzen içerisinde yaşamamız gerekebilir. O halde nasıl bir yaşam süreceğiz? Bu
dünyadaki amacımız nedir?
O halde kendi isteğimize göre sürebileceğimiz, her istediğimize sahip olabileceğimiz, her şeyin merkezinde ve ya çok dışında olabileceğimiz bir hayat süremeyeceğimizi kolayca kavradığımızda, hem toplumdan bir rol kapıp hem de hayata dair nasıl bir amaç edinebileceğimizi düşünebiliriz. Bizim herhangi bir şekilde para kazanmamız gerektiği, asıl amacımızın bu olması gerektiğini göstermez. Hem işimizi yapıp hem de kendimize bambaşka bir hedef, hayal koyabiliriz ki bu da gerçekleşene kadar hayatımızın amacını oluşturabilir. Somut olan hedeflerimiz genelde geçici olanlardır. Bir araba hayal ederiz sonra daha yenisini, bir ev isteriz sonra daha büyüğünü... O halde hayatımızın amacı öyle daha çok soyut bir şey olmalıdır ki ne eskisin, ne sahiplenilsin, ne de nesnel bir şey olarak sizin özelinizden çıkabilsin.
O halde kendi isteğimize göre sürebileceğimiz, her istediğimize sahip olabileceğimiz, her şeyin merkezinde ve ya çok dışında olabileceğimiz bir hayat süremeyeceğimizi kolayca kavradığımızda, hem toplumdan bir rol kapıp hem de hayata dair nasıl bir amaç edinebileceğimizi düşünebiliriz. Bizim herhangi bir şekilde para kazanmamız gerektiği, asıl amacımızın bu olması gerektiğini göstermez. Hem işimizi yapıp hem de kendimize bambaşka bir hedef, hayal koyabiliriz ki bu da gerçekleşene kadar hayatımızın amacını oluşturabilir. Somut olan hedeflerimiz genelde geçici olanlardır. Bir araba hayal ederiz sonra daha yenisini, bir ev isteriz sonra daha büyüğünü... O halde hayatımızın amacı öyle daha çok soyut bir şey olmalıdır ki ne eskisin, ne sahiplenilsin, ne de nesnel bir şey olarak sizin özelinizden çıkabilsin.
Bir şekilde buradayız ve bir
şekilde de gideceğiz bu gemiden; mühim olan geminin dengesini bozmayacak
türümüze özgü bir yolculuk. İnsan ırkının en özünde mutluluk ihtiyacı vardır. Hayatı
boyunca da bunu bir yerlerde arar durur. Hayatın amacı ne para, ne saygınlık,
ne ünlü olmak ne de iktidarlıktır. Aradığınız cevap; MUTLULUK. Dediğim gibi; ne
kadar insan varsa o kadar cevabı vardır hayatın amacının.Ama verdiğiniz
cevaplar hep mutlu olacağınızı düşündüğünüz yerlerde. O halde mutluluğu
somutlaştırmaya çalışmak yerine soyut yerlerde arayın. Hayatınızın amacı
mutluluksa, kendinize göre mutlu bir hayat süreceğiniz amaç edinin. Cevabı kimse size söylemeyecek; çünkü cevap sizsiniz.